Yayınlanma:22 Haziran 2022 22:55 Güncelleme:08 Temmuz 2022 19:17
Pamukkale Üniversitesi’nde çocuk işçiliği üzerine yapılan yüksek lisans tezi Denizli’de kayıt dışı çalışan 18 yaş altı çocuk işçiler ile ilgili çarpıcı sonuçları gözler önüne serdi. Çalışma sonucunda, örgün eğitime devam etmeyen ve kayıt dışı olarak çalışan çocuk işçilerin, yeni yoksulluğun ve sosyal dışlanmanın riskleri ile karşı karşıya oldukları ortaya konuldu.
Prof. Dr. Gönül İçli danışmanlığında Emin Boyacı tarafından yapılan “Yeni Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma Bağlamında Çocuk İşçilik: Denizli Örneği” adlı tez çalışması hem günümüz hem de geleceğimiz açısından büyük bir sorun teşkil eden çocuk işçiliği üzerine niteliksel bir çalışma özelliği taşıyor. Denizli’nin Pamukkale ve Merkezefendi ilçelerinde kayıt dışı olarak çalışan 18 yaş altındaki 40 çocuk işçi ile derinlemesine yürütülen görüşmelerde; çocukların çalışma yaşamlarına ve çalışma şartlarına, çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik durumlarına, çocukların sosyal dışlanma konusundaki tecrübelerine, fiziksel şiddet konusundaki tecrübe ve izlenimlerine, suç konusundaki tecrübe ve izlenimlerine, zararlı alışkanlıklarına, gelecek beklentilerine, sosyalleşme ve boş zaman faaliyetlerine ışık tutulmaya çalışıldı.
Çocuk işçilerin tamamına yakını erkek
Çocuk işçilerin cinsiyete göre dağılımlarına bakıldığında, tamamına yakınının erkek çocuklardan oluştuğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, hem cinsiyet temelli ayrımcılıktan hem de geleneksel anlayışla küçük yaşlarda meslek ve iş sahibi olmanın erkek çocukları ile özdeşleştirilmesinden ileri gelmektedir. Çocuk işçilerin yaş ve doğum yeri dağılımlarına bakıldığında ise, çoğunluğunun 15-17 yaş aralığında ve Denizli doğumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Çocuk işçilerin meslekleri, otomobil tamirciliği, motosiklet tamirciliği, marangozluk gibi sanayi iş kollarında yoğunlanmıştır. Bu iş kolları, çalışma ortamları açısından çeşitli sağlık sorunlarına ve iş kazalarına daha müsait yerlerdir ve çocuk işçiler açısından ciddi tehlike arz etmektedir.
Hane gelirleri açlık sınırının altında
Çocuk işçilerin aile yapılarına baktığımızda, büyük bir kısmının anne ve babasının birlikte olduğu saptanmıştır. Çocuk işçilerin çoğunluğunun 2-3 kardeşi olduğu saptanmıştır. Büyük oranda, kardeşi olan çocuk işçilerin kardeşlerinin ailesine maddi destekte bulunmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Çocuk işçilerin büyük bir kısmının hane gelir miktarı 2501 TL ile 6500 TL arasındadır. Literatürde, çocuk işçiliğinin ortaya çıkmasındaki sebeplerden ilki hanenin yetersiz gelire sahip olmasıdır. Araştırmadaki çocuk işçilerin %47,5’inin aylık hane geliri 2022 yılı için belirlenen aylık asgari ücret düzeyinde ve altındadır. Çoğunluğunun hane geliri ise 6500 TL ve altındadır. Bu hane gelirleri içine çocuk işçilerin kazandıkları aylık ücretler de eklenmektedir. Türk-İş tarafından 2022 Mart ayı dört kişilik bir aile için açlık sınırı 4928 TL olarak açıklanmıştır. Çocuk işçilerin kazandıkları gelirleri hane gelirlerinden çıkardığımızda çoğu hanenin gelirinin açlık sınırı düzeyinde ve altında olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çocuk işçiliğinin en önemli sebeplerden biri düşük eğitim düzeyi
Öte yandan, çocuk işçilerin aileleri genellikle borçlu durumdadır. Çocuk işçilerin annelerinin çoğunluğu ev hanımıyken, babalarının çoğunluğu işçi olarak çalışmaktadır. Çocuk işçilerin ebeveynlerinin eğitim durumlarına baktığımızda, annelerin ve babaların eğitim durumları genellikle ilkokul ve aşağısıdır. Çocuk işçiliğinin ortaya çıkmasındaki ve tekrarlanmasındaki en önemli sebeplerden biri düşük eğitim düzeyidir. Ebeveynlerde ve özellikle babalarda başlayan eğitimsizlik, onların çocuk yaşlarda niteliksiz bir şekilde çalışma hayatına atılmalarına, ileri yaşlarda da yoksulluk döngüsü içinde yaşamlarını devam ettirmeye çabalarken çocuklarının eğitim imkanlarından geri kalmasına ve çocuk işçiliğe yönelmesine sebebiyet vermektedir. Bu durum ebeveynler açısından doğrudan çocuğu çalışma hayatına yönlendirmekle de olabildiği gibi, çocuğun eğitim hayatında karşılaştığı zorluklara çözümler bulma ya da destekleme noktasındaki eksiklerle de ortaya çıkabilmektedir.
Toplumdan kopmuş bireylere dönüşme riskleri yüksek
Çocuk işçilerin eğitim durumlarına baktığımızda, çoğunluğunun ortaokul mezunu olduğu ve halihazırda açık öğretim lisesine devam ettikleri ifade edilmelidir. Bu durum, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılmış olmasıyla bağlantılıdır. Çocuk işçilerin, otomobil tamirciliği, marangozluk, berberlik ve motor tamirciliği gibi iş kollarında mesleki anlamda alaylı bir şekilde -usta-çırak ilişkisi ile- eğitim almaya devam ettikleri ifade edilmelidir. Öte yandan halihazırda, herhangi bir öğrenime devam etmeyen çocuk işçilerin %37,5’lik oranı da göz ardı edilmemelidir. Yetersiz öğrenim düzeyi ve yoksulluk arasında önemli bir ilişki söz konusudur. Öğrenime devam etmeyen çocuk işçiler, mesleki eğitime ya da yaygın eğitim biçimlerine yönelmedikleri sürece zorunlu eğitim diplomasına sahip olamayacaklardır. Diploma gibi simgesel göstergeler bir yana, bu çocuk işçilerin yetersiz öğrenim düzeyleri kendilerini bireysel olarak geliştirmelerine ve mesleki anlamda iyi bir konuma sahip olmalara engel teşkil edecektir. Bu çerçevede çocuk işçilerin, sürekli bir yoksulluk riski ile karşı karşıya kalan, yeterince tüketemeyen, sağlıksız ve zayıf sosyal bağlar kuran ve zaman geçtikçe mücadele gücünü kaybederek toplumdan kopmuş –yeni yoksulluk ve sosyal dışlanma batağındaki- bireylere dönüşme riskleri artmaktadır.
% 30’u ailesine destek olmak için eğitimi bırakıyor
Araştırma kapsamında, ailesine destek olmak için ya da ailesi istediği için örgün eğitimi bırakan çocukların oranının %30’dur. Bulgularımıza göre, çocuk işçilerin büyük bir kısmı örgün eğitimi bırakmalarının kendi kararları olduğunu ifade etmişlerdir. Bu konuda, ailelerin yaklaşımına bakıldığında ise, çoğunun ailesinin çocuklarını örgün eğitimi bırakmaları konusunda desteklediği sonucuna varılmaktadır. Çocuk işçilerin çoğunluğu örgün eğitime devam etmek istemediğini ifade etmiştir. Örgün eğitimi ailesine maddi destek olmak için ya da ailesi bırakmasını istediği için bırakan çocuk işçilerin, örgün eğitime devam etme isteğindeki düşüş dikkat çekmektedir. Mülakatlarda, örgün eğitimden uzaklaşan çocuk işçiler, eğitimden uzak geçirdikleri zamanın açığını toparlayamayacakları için devam etmek istemediklerini ya da artık hevesli olmadıklarını ifade etmişlerdir. Öte yandan, örgün eğitimi iş öğrenmek için bırakan çocuk işçilerin bazılarında da örgün eğitime devam etme isteği gözlenmiştir. Bu durum ise çalışma yaşamının zorluğunun farkına varılmasından ileri gelmektedir.
Çocuklar çok daha ağır emek sömürüsüne maruz kalıyor
Çocuk işçilerin çalışma şartlarına gelecek olursak, çoğunluğunun haftada 6 gün ve 51 saatten fazla çalıştığı ifade edilebilir. Haftada 7 gün ve 81 saatten fazla çalışan çocuk işçilerin oranı da %15 olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma dahilinde haftada 96 saat çalışan çocuk işçi de mevcuttur. Çalışma saatlerinin bu denli uzun olması, kayıt dışı olarak işçi çalıştırmanın işverene verdiği sömürü avantajlarından sadece biri olarak ifade edilebilir. Zaten işverenler tarafından ucuz ve uysal işgücü olarak görülen çocuklar aynı zamanda yasal mevzuatın çok üzerinde olan sürelerle çalıştırılmakta ve çok daha ağır bir şekilde emek sömürüsüne maruz kalmaktadır. Bu çalışma saatleri hem fiziksel hem de zihinsel anlamda çocukları olumsuz etkilemektedir. Fiziksel anlamda birçok hastalıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca çalışma yaşamları dışında sosyalleşmeye ya da kendilerini geliştirmeye ayıracakları vakit neredeyse kalmamaktadır. Çünkü uzun saatler çalışan çocuk işçiler, kalan vakitlerini eve gidip dinlenerek geçirmektedirler. Tüm bunlar sonucunda hem fizyolojik hem de psikolojik olarak yaşıtlarına kıyasla sağlıksız hale gelmektedirler ve bu durum gelecek yıllarda hem bireysel hem de toplumsal anlamda birçok soruna yol açabilir.
Maaşlar 500-1500 TL arası
Çocuk işçilerin maaş düzeylerine baktığımızda ise, çoğunluğunun 501-1500 TL arasında aylık ücret ifade edilebilir. Çocuk işçiler, 2022 yılı için belirlenen aylık 4253 TL’lik asgari ücretin çok altında ücretlere çalıştırılmaktadır. Araştırma dahilindeki çocuk işçilerin %10’u 500 TL ve aşağısında aylık ücret alırken, 2500 TL yukarısında aylık ücret alan çocuk işçi ise bulunmamaktadır. Çocuk işçilerin çalışma sürelerinin uzunluğu, güvencesizlikleri ve düşük ücretleri, yeni yoksulluğun ekonomi ayağının temsilidir. Çocuk işçilerin çoğunluğunun ailesinin de alt gelir grubunda olduğu düşünüldüğünde, tüketim toplumunda yetersiz gelirleri sebebiyle yeterince tüketemedikleri ve yaygın toplumsal yaşayışı sürdüremedikleri ifade edilebilir.
Sonuç vahim
Sonuç olarak, bir genelleme yapma kaygısı güdülmeden ifade etmek gerekirse, bu araştırmada örgün eğitimden yoksun, kayıt dışı bir şekilde emek sömürüsünün her türlü biçimine maruz kalan, ailesiyle birlikte açlık sınırının altındaki gelirlerle geçinmeye çalışan, suça sürüklenme riski yüksek mahallelerde yaşayan, kültürel anlamda ötekileştirilen, sağlıksız çalışma ortamlarında bulunan, aile içinde ve çalışma yaşamında fiziksel şiddete maruz kalan, sosyalleşme ve boş zaman faaliyeti neredeyse hiç olmayan; sosyal dışlanmaya ve yeni yoksulluğa maruz kalmış çocuk işçilerin mevcudiyeti ortaya konmuştur.