Yayınlanma:24 Kasım 2022 06:18 Güncelleme:06 Aralık 2022 20:38
“Öğretmen mum gibidir, kendisi tükenirken etrafını aydınlatır.” (Başöğretmen / Mustafa Kemal Atatürk)
Işıldarken kendileri tükense de, her geçen gün sayıları artmaktadır öğretmenlerin. Nitekim bu sayı artışı, yeterli atanma ve işbaşıyla karşılık bulamayınca, bu mesleğin itibarı ve kutsallığı gün geçtikçe zedelenmektedir.
Kaldı ki bu kutsallığı saf ve temiz tutmak bir görev olmalıyken, bu mesleğe sınavlar sonucunda eklenen “uzman-lık” sıfatları; eğitim kurumlarının içine rütbeler ve ast-üst denge-siz-liği sokmaktadır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi, bu mesleği kariyer basamaklarına ayırarak, saçma bir sidik yarışı yaratmak, eğitim-siz-liğe gidilenbir intihar yolculuğundan başka bir şey değildir.
Daha önce uygulanan ve genç fidanların ötekileştirilmesine yol açan “seçme sınıf” sistemleri, seçme öğretmenler ile birleşerek eğitim kurumlarının arz-talep çarkında yozlaşmasına yol açacaktır. Ayrıca sıfatlar ve ötekileştirmenin bu kutsal mesleğin içine sokulduğu bir diğer kavram da, “sözleşmeli” ve “kadrolu” ayrımıdır.
Onların meslek tanımında ise bu ayrımlar hiçbir zaman yoktur.
Öğretmen, bir bilgiyi öğreten kimseden ziyade, “öğrenmeyi öğreten” nitelikli bir kişidir.
Bir can-suyuna hasret yeni neslin tohumları; öğretmenler tarafından yeşertilerek bir fidana dönüştürülürken, onları da bu neslin eser sahibi yapar.
Bu eser sahipleri ise, gecesini gündüzüne katıp yeni eserler ortaya koyarken aldıkları karşılık, ne kadar ekmek o kadar köfte hesabı, ek-ders ve kurs başı ücretlerle sağlanmaktadır.
Öğretmenlik ve eğitimin cazibesini, Münir Özkul’un Hababam sınıfı replikleri arttırsa da; ülke gerçekleri ve hükümetin politikaları bu cazibeyi git gide bozmaktadır.
Aynı hikâyeden esinlenerek “Okul sadece dört yanı duvarlarla çevrili, çevresinde dam olan yer değildir.” repliğini çok farklı yorumlayan hükümet ve bakanlık, bilgiye ve eğitime ulaşılabilirliği yalnızca uzaktan eğitimle sağlamaktan yana olup, eğitime ayrılan bütçe komisyonunda, devlet okullarında okuyan “çocuklara sabah kahvaltısı” ve öğle yemeği verilmesi teklifini , malum partilerin oylarıyla reddetmiştir.
Maalesef ülkemizde eğitim ve öğretim kavramı, teşvik ve katkı paketleriyle değil, yokluk ekleriyle çekimlenmektedir.
Yine de bu eğitim-siz-liğin içinde öğretim-siz kalmamıza engel olan kutsal varlıkların anıldığı temsili de olsa bir gün var.
Ve de bugün onlar için kutlu olabiliyorsa, bir şeylere rağmen eğitimci kimliğini ve mücadelesini kaybetmeyen o güzel insanların varlığı için kutludur.
Tükense de, ışık tutmayı bırakmayan ve yeri geldiğinde kendileri bizzat ışık olan, kıymetli öğretmenlerimize…
Sevgi ve saygıyla…