Yayınlanma:07 Ekim 2022 18:26 Güncelleme:25 Ekim 2022 19:13
Bir durumun gerekli olup olmadığına yalnızca o eylemin muhattapları karar verebilir. Yanlış niyet okumalardaki düşünce yargıları, gerekliliği gerçeklikten uzaklaştırarak gereksizliğe dönüştürür.
Peki gereksizlik nedir?
-meli, -malı kip ekinin en çok kullanıldığı olumsuzluk eylemlerinden başka bir şey değildir. Ve günlük ağızda en fazla tavsiye niteliği taşıyan cümleler ve çokbilmişlik sıfatlarına yakışır…
Kaldı ki gereklilik; kime göre neye göre ikilemesini birebir tamamlayan iki ucu kip-li bir değnektir.
“Olması beklenen” ve “olacak olanın” arasında sıkışıp kalmış ve kendine “olması gereken” gibi klişe bir takı takılmış en aciz tasarı örneğidir.
Bu üçlemenin hepsi birbirini tamamlıyorsa zaten üzerine bir şey konuşulmasına gerek kalmaz. Fakat olması beklenirken olacak olan farklı bir sonuca tekabül edince, işler orada karışır… Çoğu insan bu yakışmazlığı, “öyle olması gerekiyordu” diyerek inkar mekanizmasını kabullenme ile tasdikler. Bu tasdikler günümüz kamu yönetimi ve memuriyetin günü kurtarma işlevi gibidir. O günün ya da haftalık planların içinde yapılması gerekenleri, gereği yok diye reddederek gereksiz başka işler içinde devinmek, kalibresi bozuk ve boşa dönen bir makine dişlisine benzer…
Ve bu dişli, hizmet ettiği asıl makineye zarar vermekten ve kendine ihanet etmekten başka bir işe yaramaz.
Bu dişliyi yöneten fonksiyon, insan için beynidir. Beyni gereksiz düşüncelerle yormak, asıl makine olan kalbe etki eder. Ve bu gereksizliğin neticesi, kalbi gereksiz duygulara ve keskin yönelimlere sürükler… (aşk ya da nefret)
Gereksiz duygu ve yönelimlerin karşılığı gereksiz insanlarla bütünleşince, bunların hepsi “gerekli” bir tecrübe kazanımı sağlar…
Yani hepsi birbirini tamamlayan gerekli bir yapıdır. “Gereksizlik de bir gerekliliktir.”
Aslında bir nesnenin ya da olgunun gerekliliği ya da gereksizliği üzerine düşünmek ve yargıda bulunmak hiçbir şeyi değiştirmez. Hatta bir şeyin gerekliliğini sorgulamak ve buna cevap bulmak, o gerekliliği bir sorumluluk haline getirir. Ve “sorumluluk” da ciddi bir iştir… (“Sorum-suz-luk” başlığına başka bir yazıda değineceğiz.)
O yüzden sorumluluk almaktan kaçınmaya meyilli insanbacaklılar güruhuna verilebilecek en büyük tavsiye, yalnızca “kabullenmek” olabilir. Hatta “gerek-siz bir kabullenme”… Ya da “gerek-li” (!)
Kısacası bu dilek kipinin günlük hayatta net bir karşılığı yoktur. Kaldı ki bu sorgunun 1ve 0’lar gibi evrensel bir kabulü olamaz ve kişiden kişiye değişir…
Bu sebeple “gerek-li gerek-siz” daha başka cümleler kurmadan, en gerekli kabul bildiğim “saygılarımı” sizlere sunuyorum… Selam tabiidir…